yağma ırza geçme temyiz itiraz dilekçe örneği

yağma ırza geçme temyiz Hakkında Genel Bilgiler

Aşağıda sizin için hazırladığımız yağma ırza geçme temyiz itiraz dilekçe örneğini görebilirsiniz.

…AĞIR Ceza Mahkemesi BAŞKANLIĞINA

                                                           …

DOSYA NO                 : 

ŞÜPHELİ SANIK       :  

VEKİLİ                       :  Av. Gonca AYAS KAMIŞLI & Av. Mehmet KAMIŞLI

SUÇ                             :  İştirak Halinde Silahlı Yağma, Zorla Irza Geçmek.

SUÇ TARİHİ              :

Esas Hakkında Savunmalarımızdır.

1-) Müvekkil A.Ö. olay tarihi olan 21.05.2005 tarihinde kendisinin tamamen bilgisi dışında arkadaşı olan Y.A.’ın gayri meşru olan Rusya’dan getirilen kadınları çalıştırdığı ve yargılama boyunca elde edilen delillerden anlaşılacağı üzere, para karşılığı fuhuşu kendisine meslek edinmiş kişilerle ilişki kurulması ile ilgili olarak ücret konusunda, kavga çıkması üzerine, müvekkilim A.Ö.’ ı yapmış olduğu fuhuş karşılığı tutarı ödeyememesi ve bu nedenle ilişkinin bedeli karşılığı olarak kendisinden telefonla acilen 80 YTL para istenmesi üzerine verilen adrese gitmiştir.  Müvekkilimizin bu şekilde olay yerine gidişi, gerek kendisinin aksi kanıtlanmayan savunması ve bu savunmayı doğrulayan diğer sanık anlatımları da olayın bu şekilde olduğunu kanıtlamıştır.

            2-) Müvekkil olay yerinde müştekilerin oturduğu eve gelmesi ile birlikte, istenen paranın verilişi sırasında tartışma sonucu kavga etmişler, ancak, olayın büyümesi üzerine, arkadaşları ile birlikte, müştekinin evinden kaçmıştır.

            3-) Müştekiler, para karşılığı fuhuş yaptırmak suçundan sabıkaları bulunmaktadır. Bu itibarla; olay tamamen taraflar arasında fuhuş karşılığı bedelin tutarı konusunda anlaşmazlık çıkması üzerine çıkan kavga sonucunda müştekilerin paralarını alamaması nedeniyle, olayı farklı bir mizansene dökerek hayat kadınları aracılığıyla yapmış oldukları fuhuş ticaretini, gizlemek amacıyla olaya gasp görüntüsü vermeye çalışmışlardır.

            4-) Müvekkil olayın meydana gelişinden sonra dövülebileceği, daha güç duruma sokulabileceği düşüncesi ile kaçmış, ancak, yaşanın olaylar konusunda bizzat kendisi telefonla Karşıyaka Asayiş Şubesini aramış, olayı anlatmış, verdiği bilgi üzerine, asayiş  şube tarafından çağrılması üzerine bizzat gidip teslim olmuştur.

            5-)  Olayın olduğu günün gündüz vaktinde meydana gelişi ve Karşıyaka ilçesinin Atakent semti gibi kalabalık ve hareketli bir meskûn mahal içerisinde gerçekleştiğine göre çevreden yardım istemenin olanak dahilinde bulunuşu göz önüne alındığında, gasp iddiasının samimiyetten yoksun olduğu inancındayız. Gasp iddiasına konu olan malzemeler ele geçmemiş, aksine söz konusu araç dahi müştekinin bir alt sokağında park edilmiş bir şekilde bulunmuştur.

            6-) Olay tanığı olduğu iddia edilen müştekinin evinde bulunan Rus kadınların yapılan jinekolojik muayeneleri sonucunda, ırza geçmenin kanıtı sayılabilecek maddi, kesin bulgularla doğrulanmış bir rapor dahi bulunmamaktadır. Kaldı ki, mağdur oldukları iddia edilen kadınların zorla ırzına geçildiği iddiası, olayın geçtiği yerin bir meskûn mahal olması itibariyle de samimiyetten uzak olduğu anlaşılacaktır. Tamamen, himayesinde ve gözetiminde yaşadıkları müştekinin vermiş olduğu anlatımları doğrultusunda önceden kurgulanmış, gerçeği saptırmaya yönelik anlatımlar olduğu kendiliğinden anlaşılacaktır.

            Kaldı ki, zorla ırza geçildiğine ilişkin mahal, bir meskun mahaldir.

            Hammurabi dönemine ait ele geçirilen tabletlerden birinde aynen şöyle yazmaktadır:     “ Şayet bir kadın meskûn olmayan bir mahalde ırzına geçildiğini iddia ediyorsa doğrudur, ancak, meskûn olan bir mahalde ırzına geçildiğini söylüyorsa doğru değildir.” Bu itibarla; Karşıyaka semtinin en kalabalık, trafik akışının ve ticaret hayatının yoğun olduğu bir çevrede mağdurların en küçük bir tepki göstermesi veya bağırması halinde çevre sakinlerince duyulması gerekir.

            Sonuç olarak; müvekkilimin gasp suçuna ve zorla hayat kadınlarının ırzına geçme suçuna ilişkin olarak yargılama süreci boyunca elde edilen tüm delillerin ışığı altında maddi, kesin, şüpheden uzak bir kanıt elde edilememiştir.

            Şüphenin varlığından söz edilse dahi, şüphenin sanık lehine yorumlanması gerektiği de evrensel bir ceza hukuku kuralıdır.

            Yaralama suçuna ilişkin olarak, müvekkilimin suçu sabit görülmesi halinde bu suçun yaptırım miktarı gözetilerek, hakkında tayin edilecek cezanın asgari hadden tayini ile  yeni TCK’nun 51/1. maddesinin uygulanmasını talep ediyoruz.

            Bunun yanında; 

            Yeni CMK’nun bilindiği üzere Adli Kontrol başlığı altında 109. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir.

Adli Kontrol:

MADDE-109– (1) 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, üst sınırı üç yıldan veya daha az hapis cezasını gerektiren bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, şüphelinin tutuklanması yerine adli kontrol altına alınmasına karar verilebilir.

Bu maddenin ışığı altında, açıklamak gerekirse; “ Yalnız başına tutuklama, yargıcı, şüpheli veya sanık hakkında ya bütünüyle hürriyetten yoksunluğa ya da tamamen serbest bırakmaya mecbur kılan bir tedbirdir. Adı geçenler ya  bir yere kapatılacaklar veya tam serbest kalacaklardır. Yasa, tutuklama ile serbest bırakma arasında adli kontrol kurumunu düzenlemektedir. Kurum, ilgiliyi özgürlüğünden yoksun kılmamakla birlikte gözlemeyi ve denetlemeyi olanaklı kılan tedbirlere tâbi kılarak, böylece kişinin kaçması riskini azaltırken hürriyetten tümü ile yoksun kılmanın zararları da ortadan kaldırılmış olmaktadır. Bu hükümden sonra tutukluluk uygulaması istisnaî hâle gelmektedir. Hüküm şüpheliyi hürriyetten yoksun hâle getirmemekle birlikte, aynı sonuçların elde edilebileceği hâllerde adlî kontrole hükmetmek gerekecektir. Adli kontrol, şüphelinin soruşturma evresinde tutuklanması yerine yasada belirtilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasıdır.” (Kaynak: İsmail Malkoç  / Mert Yüksektepe, Açıklamalar ve Yorumlarla, 5271 Sayılı Yeni Ceza Muhakemesi Kanunu, Sh. 299,, Malkoç Kitabevi, 2005, Ankara)

Bu açıklamaların ışığı altında, yeni CMK’nun “Adli Kontrol” uygulamasını düzenleyen ilgili maddesinden anlaşılacağı üzere, bu koşulların bulunması ve bu tedbirlerden birine karar verilebilmesinin olanaklı durumda bulunması halinde, tutuklama kararının kaldırılarak Adli Kontrol uygulamasına karar verilebileceği açıktır.

            Diğer yanda müvekkilimin yargılamanın başından bu yana, duruşmalardaki saygılı tutumu ve tavrı, samimi savunması gözetilmek suretiyle hakkında yeni TCK’nun 62. maddesinin uygulanmasının diliyoruz.

SONUÇ VE İSTEM:

            Müvekkil sanık A.Ö.’ın zorla ırza geçmek ve gasp suçunu işlediğine ilişkin cezalandırılmasına yeterli maddi, kesin, şüpheden uzak bir delil bulunmadığından beraatine karar verilmesini ve tahliyesini,

            Yaralama suçuna ilişkin olarak mahkemenin yukarıdaki istemlerimiz doğrultusunda takdir ölçüleri de gözetilerek mahkemenizin takdir marjı içinde yeni Türk Ceza Kanunun 52 veya seçimlik cezalardan adli kontrole ilişkin hükümlerin uygulanmasını, ancak, son duruşmada müştekilerin şikayetlerinden vazgeçmeleri nedeniyle yeni CMK’nun 223/8. maddesi gereğince düşürülmesine karar verilmesini dilerim.

            Saygılarımla… 

Şüpheli Tutuklu Sanık Vekilleri

Av. Gonca AYAS KAMIŞLI & Av. Mehmet KAMIŞLI

(E-İMZA)